Artan çevre ve sağlık problemleri projelerde malzeme seçiminde alışık olduğumuz performans, estetik, kalite gibi kriterlerin yanında çevreye özellikle insan sağlığına olan etkileri çok daha önemli bir seçim kriteri oluşturmaktadır. Zamanımızın büyük bir kısmını iç mekanlarda geçirdiğimiz için, iç mekanlardaki kimyasal emisyon konsantrasyonu çok daha fazladır. Bu sebeple, iç hava kalitesinin insanlar üzerindeki etkileri giderek daha çok önem kazanmaya başlamıştır.
Danışmanlığını yapmış olduğumuz yeşil bina derecelendirme sistemleri kapsamındaki gereklilikler İç Hava Kalitesi ile ilgili farklı kriterlere sahiptir. Bu gereklilikler farklı malzemeler için farklı standartlara göre bağımsız kuruluşlar tarafından test edilmektedir.
İnsanların kimyasallara maruz kaldığı üç farklı durum mevcuttur. Bunlar solunum, sindirim ve deri yoluyla olanlardır. Bu durumlar aynı derecede önemli olsa da her gün maruz kaldığımız kimyasallar çoğunlukla evlerde, ofislerde, okullarda dolayısıyla iç mekânlarda soluduğumuz havadan kaynaklanmaktadır. Bu uçucu kimyasallar genellikle ‘Kimyasal Uçucu Organik Bileşikler’ olarak adlandırılır.
Uçucunun anlamı bu kimyasalların buharlaşarak oda sıcaklığında havaya karışması, organik ise bu kimyasalların karbon bazlı olması anlamına gelmektedir. ‘Kimyasal Emisyon’ terimi ise bu kimyasalların malzemelerden buharlaşarak havaya karışmasını anlamına gelmektedir.
İç Mekândaki Diğer Kirleticiler
İç mekânda; ozon, yanma sonucu oluşan Karbon monoksit ve Nitrojen oksit gibi gazlar, sigara dumanı, böcek ilaçları, radon ve küf gibi mikrobiyolojik diğer önemli hava kirleticileri bulunabilir. Bununla birlikte, bu kirleticiler tipik olarak yapı malzemeleri ile ilgili değildir.
SAĞLIK ETKİLERİ
Anlık etkiler
Uzun süreli etkileri
Birçok kronik rahatsızlık iç mekânda solunan VOC’ler ve küf ile ilgili ilişkilendirilebilecek solunum sistemi alerjilerine neden olurlar. Bu hastalıklar insan sağlığını kalıcı olarak etkilemekle birlikte, kaynağı ortadan kaldırılsa dahi etkisi ortadan kalkmamaktadır. Bunlar;
İç Hava Kalitesinin iyileştirilmesi, bazı temel stratejilere dayanır. Bunlardan en etkili ve enerji verimli olanı VOC emisyonu düşük olan malzemelerin kullanımı gibi kaynak kontrol uygulamalarının yapılmasıdır. Örnek olarak düşük emisyonlu olarak sertifikalandırılmış ve düşük emisyonlu boya veya cila kullanılarak bitirilmiş presli ahşap mobilya ürünleri buna örnektir. Binalarda, bu veya buna benzer düşük emisyonlu malzemelerin kullanımı enerji harcanmadan veya enerji maliyetlerini yükseltmeden iç hava kirliliğinin azaltılmasında önemli rol oynayan uygulamalardır.
Binada havalandırmanın artırılarak fazladan taze havanın alınması iç ortam kirleticilerinin azalmasına yardımcı olabilir. Enerji geri kazanım cihazları gibi gelişmiş ısıtma ve soğutma sistemleri, taze havanın dışarıdan daha fazla alınmasını sağlar. İç hava kalitesi bazı durumlarda, havayı temizleyen cihazlar ve sistemlerin kullanımı ile de geliştirilebilir. Cihazın kapasitesine ve tasarımına bağlı olarak, bazı özel uygulamalardan kaynaklanan partiküllerin ve diğer iç ortam kirleticilerin azaltılmasında etkili olabilmektedir. Fakat bu uygulamanın etkili olabilmesi için havayı temizleyen cihaz için düzenli bir şekilde bakım yaptırılması ve üretici firmanın teknik spesifikasyonunda belirtilen performansı karşılıyor olmalıdır.
İç Hava Kalitesinin iyileştirilmesinde Düşük Emisyonlu Malzemelerin kullanımı, aynı zamanda yeşil bina derecelendirme sistemleri ve ulusal yönetmeliklerde bir gereklilik olarak ortaya konulması üretici firmalar için konuyu daha da önemli kılmıştır.
LEED sertifikası kapsamında boyalar, astarlar, silikonlar, yapıştırıcılar gibi malzemelerden Kaliforniya standardında test edilmesi istenmektedir. Kaliforniya’nın Yeşil Bina Standart Yönetmeliği şu anda ABD’de bulunan konut ve ticari yeşil binalar ile ilgili en kapsamlı ve ayrıntılı yönetmeliktir. Yönetmelik, iç ve dış ortamda kullanılan yapı malzemeleri için VOC limitlerinin belirlenmesinde önemli rol oynar. Yönetmelik aynı zamanda kontrplak, yonga ve lif levha gibi kompozit ahşap ürünler için maksimum formaldehit emisyon limitleri belirlenmiştir. VOC içerik ve maksimum formaldehit emisyon limitleri için, önceden Kaliforniya Hava Kaynakları Kurulu (CARB) tarafından geliştirilen standartlar baz alınmıştır.
LEED gibi yeşil bina derecelendirme sistemlerinde malzemelerden VOC emisyon ve içerik testi aranmaktadır. LEED v4 kapsamında test edilen (SCAQMD Rule 1113 method) ürün VOC içerik gerekliliklerini yerine getiriyorsa, rapor sonuçlarında bu ayrıca belirtilmektedir. Standard Method for the Testing and Evaluation of Volatile Organic Chemical Emissions From Indoor Sources Using Environmental Chambers- CA 01350 kapsamında istenen ürünün kimyasal emisyon testi yine LEED gerekliliklerini yerine getiriyorsa rapor sonuçlarına eklenmektedir.
Yeşil bina projelerinde kullanılmak üzere VOC testi gerekliliği olan malzeme kategorileri aşağıdaki gibidir;
LEED Kredi Kategorilerinden biri olan ‘İç Mekan Hava Kalitesi’nin amacı, iç mekanda bulunabilecek kanserojenleri azaltmak, iç mekan hava kalitesini sağlamak, bina kullanıcılarına gün ışığı ve manzara sağlamak, iç hava kalitesi, ısıl, aydınlatma, görsel ve akustik konfor sağlamaktır. Bu kategorinin bir kredisi ‘Düşük Emisyonlu Malzemeler’dir. Bu kredinin amacı ise iç mekanda kullanılan malzemelerin dışarıya vermiş olduğu kimyasalların (VOC- kimyasal uçucu organik bileşenler) en aza indirilerek inşaat süresince çalışanların ve bina kullanıcılarının sağlığı ve verimliliğinin artırılması, çevresel zararların azaltılmasıdır. 3 puana kadar katkı sağlar.
Opsiyon 1: Ürün kategori hesaplaması: 7 malzeme kategorisinden 3’ü sağlanırsa 1 puan, 5’i sağlanırsa 2 puan, 6’sı sağlanırsa 3 puan alınabilmektedir.
Opsiyon 2: Bütçe hesaplama metodu: Zemin, tavan, duvar, termal ve akustik yalıtım, mobilya (kapsam dışı olabilir), dış mekan ürünler.
Uçucu Organik Bileşikler (VOC'ler), boya, temizlik malzemeleri, inşaat malzemeleri ve mobilyalar gibi iç mekanlarda yaygın olarak bulunan kimyasallardır. İç mekanlarda bulunan en yaygın VOC'lerden bazıları şunlardır:
Bu VOC'ler, iç hava kalitesi üzerinde olumsuz etkilere sahip olabilir ve baş ağrısı, mide bulantısı, baş dönmesi ve solunum yolu tahrişi gibi sağlık sorunlarına neden olabilir. Bu kimyasallara maruz kalmanın azaltılması, iyi iç hava kalitesinin korunması için önemlidir.
BTEX bileşikler birçok yapıştırıcı ve kaplamalardan yayılan aromatik hidrokarbonlar olup benzen, toluen, etilbenzen ve ksilen içermektedir. BTEX bileşikleri tipik olarak ısıtmada kullanılan yağ gibi petrol ürünlerinde bulunmaktadır.
ABD EPA tarafından yapılan bir araştırmaya göre, BTEX bileşikleri iç ortam kirleticileri arasında en sık rastlanan Uçucu Organik Bileşiktir.
BTEX bileşikleri insanlar ve hayvanlar için kanserojen olduğuna inanılmaktadır. Bununla birlikte, uzun süreli maruz kalma durumlarında böbrek ve karaciğer gibi insan organlarının yanı sıra kan sistemine olumsuz etki eden sağlık problemlerine neden olmaktadır.
Fenol
Fenol-formaldehit reçinesi kullanılarak üretilen ahşap ürünleri, vinil zemin kaplamaları, termal yalıtım sağlamak için fenol kullanılan duvar kaplamaları ve bakteri oluşumunu engellemek için fenol içeren boyalar gibi yapı malzemeleri iç ortam fenol kaynaklarını oluşturmaktadır.
Buna ek olarak, fenol temizlik ürünlerinde ve dezenfektanlarda bulunur. Fenol aynı zamanda odun yakılan şömine ve sigara dumanı tarafından oluşturulur. Fenol gözlerde ve insan solunum sisteminde tahrişe yol açmaktadır. Akut solunum; bulantıya, kusmaya, konvülsiyon, kalbin ritmik çalışmasındaki bozulmalara ve dolaşım yetmezliğine neden olabilir. Fenol için kanserojen olduğu düşünülmemektedir ve ABD EPA tarafından insan için kanserojen madde olmayan Grup D’de sınıflandırılmıştır.
Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı ise Grup 3 maddesi olarak insanda kanserojen olmadığı bilinen maddeler arasına alınmıştır.
Glikol Eterler
Glikol Eterler, Etilen Glikollerin çeşitli formlarını kapsamaktadır. Bunlar birçok tipte boya, astar, yapıştırıcı ve temizlik ürünlerinde çözücü ve katkı maddesi olarak kullanılır. Glikole maruz kalınması göz ve üst solunum yolu tahrişine neden olurken, uzun süreli maruz kalma yorgunluk ve bulantı gibi ağır karaciğer ve böbrek hasarına neden olabilmektedir. ABD EPA ve Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı glikol eterleri potansiyel kanserojen etkisi olmayan maddeler arasında sınıflandırmışlardır.
Ancak, Kaliforniya Eyaleti glikol eterleri gelişim ve üremeye toksik etkileri olan maddeler olarak belirlemiştir.